Akademisyenler, depremin yeryüzü olaylarına etkisine ilişkin, bazı su kaynaklarının kesilebileceğini, bazılarının debilerinin artabileceğini ve suların kimyasal özelliklerinin değişebileceğini bildirdi.
Akademisyenlerden oluşan bir ekiple deprem bölgesindeki yeryüzü olaylarını inceleyen Afyon Kocatepe Üniversitesi Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Çağlar Özkaymak, “Antakya ile Malatya arasında yaklaşık 300 kilometre mesafede çizgisel olarak, zaman zaman sıçrayarak devam eden deformasyon var, yer yer 50 metreye ulaşan genişlikleri bulunuyor ve yüzeyi kırarak ilerliyor.” dedi.
Özkaymak, bölgedeki depremlerin plaka sınırlarında meydana geldiğini belirterek, “Bu depremlerle kabul ölçeğinde yırtılmalar meydana geliyor. İlk deprem Hatay, Adıyaman, Malatya arasında yüzlerce kilometre uzunluğunda kırıklar meydana getirdi. Bunları haritaladık, yaptığımız gözlemlerde sol yanal şekilde Anadolu blokunun hareketini görüyoruz. Bu, depremin ilk şokunun neden olduğu deformasyon yani yüzey kırığı.” diye konuştu.
Bölge boyunca görülen yüzeydeki kırılmaların ve yer değiştirmelerin depremin kırdığı fayı gösterdiğini söyleyen Özkaymak, “Bununla beraber yer çekiminin de etkisiyle deformasyonlar oluyor, bunlar da ikincil deformasyonlar. Bölgede ana şokla beraber sarsıntı meydana geldi, bununla beraber deprem dalgaları oluştu. Bu dalgalar aynı suya taş attığımızda dairesel dalgaların oluşmasına benzer şekilde karanın içerisinde dalgalar oluşturuyor.” ifadelerini kullandı.
Yaptıkları çalışmayla iki depremde kırılan fayı haritaladıkları bilgisini veren Özkaymak, yüzeydeki kırıkların fayın yansıması olduğunu bildirdi.
Özkaymak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Antakya ile Malatya arasında yaklaşık 300 kilometre mesafede çizgisel olarak, zaman zaman sıçrayarak devam eden deformasyon var, yer yer 50 metreye ulaşan genişlikleri bulunuyor ve yüzeyi kırarak ilerliyor. Zaman zaman sıçrama olsa da çizgisel devamlılığı olan bir kırık, Türkiye diri fay haritasında da tanımlanmış faylar. Güneyde Hatay Kırıkhan’dan başlıyor, Hassa, İslahiye, Nurdağı, Türkoğlu’na, oradan Kahramanmaraş’ın güneyinden Gölbaşı’na dönüyor, oradan da Adıyaman Çelikhan’a dönüyor.
Yüzey kırıkları bir süre sonra yağışların etkisiyle kaybolacak ancak morfolojik olarak varlığını sürdürecek. Yüzey kırıklarında fay oldukça saçaklanarak ilerliyor. Nurdağı kısmında, Fevzipaşa’da çok net gözlemleniyor. Pazarcık bölgesinde çizgisel gidiyor ama bazı yerlerde saçaklanıyor. Bu fayın geometrisi ile alakalı. Saçaklarda yüzey kırıkları kollara ayrılarak dağılıyor ama yerin derinliklerinde birleşerek ana kırığa gidiyor. Yüzeydeki bu görüntünün sebebi de oradaki kaya yapısı, kabuk yapısı ve fayın geometrisiyle ilişkili.”
Yer altında kayaçların içerisinde ya da kırıklarda yer alan su kaynaklarına da dikkati çeken Özkaymak, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bazı su kaynakları kesilebilir, bazılarının debileri artabilir, bazı sular yer altında daha derinlerden gelen sıcak sular ile karışıp ısınabilir ya da mevcut sıcak sular, soğuk sular ile karışıp soğuyabilirler, suların kimyasal özellikleri değişebilir. Barajlar ve göller gibi yüzeydeki su tabanlarında sarsıntı ile oluşan su altı heyelanları, su altındaki sıvılaşmalar gibi olaylar gözlenebilir. Bu durumlarda suyun tabanındaki ya da kenarındaki kumlu, killi çamurlu malzeme ile karışması olağandır. Birkaç hafta içerisinde dengelenerek sabitlenir, paniğe sebep olacak bir şey değildir, depremlerden sonra sıklıkla gözlenen normal durumlardır.”